Kuru dönemde sıcaklık stresine maruz kalan hayvanların hem memedeki kan dolaşımı hem de plasental kan dolaşımı azalır, böylece bu bölgelerdeki gelişimlerde bir yavaşlama olur. Sıcaklık stresine maruz kalan hayvanların meme bezlerinde ve plasentalarında daha az sayıda fonksiyonel salgı hücreleri bulunur. Hücre sayılarındaki bu farklılık, doğumdan sonraki süt veriminde farklılıklara neden olurken, plasental kan dolaşımının azalması ise plasental hormonların vücutta daha az dolaşmasına sebebiyet verir.
Kuru dönemde serinletilen hayvanların, kuru dönemde sıcaklık stresine maruz kalanlara kıyasla daha fazla süt verildiği saptanmıştır. Hayvanların kuru dönemde sıcaklık stresine girdikten sonra doğumdan sonra yapılan serinletme işleminin bu olumsuzluğu kaldırmadığı ve kuru dönemde yaşanan bu sıcaklık stresinin laktasyon verimini doğrudan etkilediği görülmüştür. Bazı araştırmalarda kuru dönemde sıcaklık stresine maruz kalan hayvanların, kalmayanlara kıyasla yaklaşık %20 ve daha az süt verdiği saptanmıştır.
Yine yapılan araştırmalara göre hayvanların kuru madde tüketimleri izlenmiştir. Kuru dönemde serinletilen hayvanların, sıcaklık stresine maruz kalanlara kıyasla daha fazla kuru madde tükettikleri görülmüş. Bu fazla kuru madde tüketiminin ise doğumdan sonra da devam ederek hayvanların performansını yükselttiği gözlemlenmiştir.
Ayrıca kuru dönemde sıcaklık stresine maruz kalan hayvanların bağışıklık sistemleri baskılandığı için doğumdan sonra daha fazla retensiyo, mastitis, ketosis vb. gibi sağlık problemlerine maruz kaldıkları saptanmıştır.
Özetle, hayvanların iyi bir laktasyon geçirmeleri için doğumdan sonra başlanan serinletme işleminin yeterli olmadığı, bu yüzden serinletme işlemine kuru dönemde başlanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.